Kaybetmeye Zorlamak
PANORAMATR dahil birçok kamuoyu araştırması Erdoğan’ın ve AK Parti’nin Ocak ayında 2-3 puanlık bir oy artışı sağladığını ortaya koydu. Bu önemli, çünkü 2021 yılının oy hareketliliği örüntüsünde bir sapmaya işaret ediyor.
Bu sapmanın niteliğini, kalıcı olup olmadığını ve muhtemel nedenlerini tartışmadan önce 2021 yılındaki genel fotoğrafı hatırlamakta yarar var.
2021 yılı boyunca iktidar bloku bütün bileşenleriyle istikrarlı bir şekilde oy kaybederken, muhalefet bloku da toplam oyunu artırmıştı.
2021 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercih edilme oranında 10 puanlık bir düşüş yaşandı. Yıl başında yüzde 40 civarında olan destek, yıl sonunda yüzde 30’a düştü. Cumhur İttifakı’nın oy oranı da 2021’de 10 puana yakın bir düşüş yaşadı. Yıl başında doğrudan tercihlerde 40 çeperinde, kararsızlar dağıtıldıktan sonra 50’nin az altında olan Cumhur İttifakı oyu, yıl sonunda, sırasıyla 30’a ve 40’a düştü. Bu düşüş büyük oranda AK Parti’de yaşandı. MHP yıl içerisinde 1-2 puanlık oy kaybı yaşarken, AK Parti’nin kaybı 7-8 puan oldu.
İktidardaki oy kaybına paralel olarak, 2021’de muhalefet de istikrarlı bir şekilde oyunu artırdı. Yeni partilerin kurulması ve mevcut partilerin oy artırması neticesinde, yıl başında yüzde 50 çıpasına tutunan muhalefet, yıl sonunda yüzde 60’ı yoklamaya başladı.
2021 yılı boyunca iktidar blokunda yaşanan oy kaybı ve muhalefet blokunda görülen oy artışı, kamuoyu ve siyaset algısında iktidar değişimi ihtimalini güçlendirerek, muhalefetin önümüzdeki seçimleri kazanacağına yönelik güçlü bir iyimserlik oluşturdu.
Ocak 2022 verilerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’da ve AK Parti’de görülen 2-3 puanlık artış, iktidarın kaybetme trendini tersine çevirmediği gibi muhalefetin önümüzdeki seçimleri kazanma ihtimalini kaybettiğini de göstermiyor elbette. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercih edilme oranı da Cumhur İttifakı’nın oy oranı da halen önümüzdeki seçimleri kazanılması için gereken desteğin epey gerisinde. İktidar lehine yaşanan bu değişimin kalıcı olmayabileceğine yönelik güçlü yapısal dinamikler de mevcudiyetini koruyor. Ayrıca Millet İttifakı yeniden Cumhur İttifakı’nın gerisine düşse de muhalefet hâlâ toplamda yaklaşık 15 puanla iktidarın önünde görünüyor.
Buna rağmen, iktidar ve muhalefetin seçim performansları üzerinde doğrudan etkide bulunması muhtemel imkân ve risklere ışık tuttuğu için Ocak ayı siyasi gündemini değerlendirmekte ve seçmen hareketlerinde görülen değişimi yorumlamakta yarar var.
İktidarın Seçim Stratejisi
Nesnel kriterler üzerinden bakıldığında, son iki ayda, seçmenin iktidara yönelmesini gerektirecek bir gelişmenin, iyileşmenin yaşandığını söylemek zor. İktidar 20 Aralık hamlesiyle TL’nin dolar karşısındaki değer kaybını durdurmayı başarsa ve asgari ücret başta olmak üzere ücretli kesime yüksek oranlarda ücret artışı yapsa da enflasyon yükselmeye devam edip yapılan ücret artışının üstüne çıktı. Toplumun ekonomik krizden etkilenme boyutunda da ekonomi algısında da herhangi bir düzelme yaşanmış değil. İktidarın ülkeyi yönetme, rasyonel kararlar alma ve topluma gelecek umudu sunma performansında da herhangi bir düzelme yok.
Buna rağmen, iktidar seçmeninde görülen göreli psikolojik rahatlama ve iktidara kısmi yönelişi nasıl yorumlamak gerekir?
Kanaatim, bunun büyük oranda, Erdoğan’ın Kasım 2021’de yöneldiği stratejiyle ve dolayısıyla iktidarın önümüzdeki döneme ilişkin bir stratejisi olmasına karşın muhalefetin bir stratejisinin olmayışıyla ilişkili olduğu yönünde.
Daha önce birkaç yazıda da ayrıntılı olarak ifade ettiğim gibi, Erdoğan 2021 yılı boyunca, önümüzdeki seçimleri kazanmasını sağlayacak bir siyasi çıkış bulma ümidiyle sürdürdüğü arayışlarından anlamlı bir sonuç elde edemeyince Kasım 2021’de Cumhur İttifakı dinamiklerine tutunma kararı aldı. Dini ve milli değerler üzerinden kendi seçmenini konsolide etme ve muhalefet ittifakını ayrıştırma hamlelerine ağırlık vermeye dayalı eski stratejiye ekonomi de dahil edildi.
Aslında bu strateji, Erdoğan’ın siyasi krizine çare olabilecek bir strateji değil. Erdoğan’ın önümüzdeki seçimleri kazanabilmesi için hem mevcut tabanını koruması hem de son üç yıl içerisinde yavaş yavaş kendisinden kopan seçmen kitlesini yeniden kazanması gerekiyor. Erdoğan, aynı anda hem mevcut tabanını koruyacak hem de genişletecek siyasi enstrümanlardan yoksun olduğunu fark edince mevcut tabanını korumayı önceleyen bir politikada karar kıldı.