Yeni Suriye Denklemi ve Seçenekler
Suriye’de rejim değişikliği gerçekleştiğinde Ankara’nın temel beklentisi oldukça netti: Ülkedeki tüm silahlı unsurların milli orduya entegre olması, bölgesel yapılanmaların Şam’la bütünleşmesi, ülkenin üniter yapısının tahkim edilmesi, tüm toplumsal kesimlerin haklarının anayasa güvencesine alınması ve siyasal katılımın sağlanması.
Bu çerçevede Kürt meselesinin hem kendi sınırları içinde çözülmesi hem de Suriye devletinin yeni hali içinde yönetilmesi öngörülüyordu. Ancak bu beklentiler henüz gerçekleşmedi. SDG’nin entegrasyon direnci, Paris görüşmelerinin iptali, Dürzîlerin ve Nusayrilerin yeni pozisyonları ile ABD söyleminde ortaya çıkan “üniter ama kapsayıcı çözüm” vurgusu meseleyi biraz daha da derinleştirdi. Washington, SDG’nin özerklik taleplerini sınırlı idari düzenlemelerle destekleyerek ülkenin kuzeydoğusundaki yapıyı kalıcı kılmayı amaçlıyor ancak bunun sosyolojik zemini tartışma konusu.
Mevcut hâli, Ankara’nın beklentileri ile Suriye’nin gerçekliği arasındaki farkı ve gerilimi yeniden konuşmakta yarar var. Olası senaryoları, riskleri ve çıkış yollarını değerlendirmek önemli.
Örgütlü Yapıların Pozisyonları
Suriye’de ortaya çıkan yeni durumun oluşmasında, örgütlü yapının, İsrail’in, uluslararası uyuşturucu ticaretini yöneten isimlerin (isyancı Dürzi lider) ve Baas rejimi kalıntılarının etkili olduğu biliniyor. Bu tür çevrelerin yaptığı iki temel faaliyet var. İlki, kendi talep, beklenti ve çıkarlarını halkın beklentisi ve talebi olarak sunmak. İkincisi ise çatışma olasılığını tetikleyecek dil üzerinden siyasal iklimi sertleştirmek. Bu iki faaliyetin arkasında, halkın, örgütün pozisyonunu, dayattığı öncelikleri tartışmasını ve sorgulamasını engellemek amacı olduğu biliniyor.
Bahsettiğimiz yapıların oluşturduğu durumu yönetmek için iki farklı tutum ortaya çıkar.
Birincisi, örgütlerin ve bahsettiğimiz diğer unsurların oluşturduğu ancak sahici olmayan gerginliği gereğinden fazla önemsemek ve tutumu sertleştirmek. Bu tutum hem halkın dayatılan ajandayı sorgulama imkânını ötelemesine neden olur hem de halkın örgütlü yapıların yanında durmasına katkı sağlar. Aslında bu, örgütlerin ve organize yapıların sıklıkla başvurduğu bir yöntemdir. Bu tablo net bir biçimde bilinir ve buna göre tutum alınırsa halkın örgüt ve organize yapılarla arasına mesafe koyma imkânı artar. Suriye’de ortaya çıkan tablo tam da bu. Bunu dikkate almak gerekir.
